İNGİLİZCE İLE DERDİMİZİ ANLATAMIYORUZ Kİ

İNGİLİZCE İLE DERDİMİZİ ANLATAMIYORUZ Kİ

 "Yes / No"
     Ülkemizde yıllardır ilginç bir yabancı dil eğitim yöntemi uygulanıyor. Gerçi her yıl birkaç kez değiştiği için net bir yabancı dil eğitim politikası da hiçbir zaman geliştirilememiştir maalesef. Günümüzde yabancı dil eğitimi artık ana sınıflarında başlıyor ve lise sona kadar da hemen hemen kesintisiz devam ediyor. Sonrası peki... 

Sonrası tam bir sıkıntı, hazırlığı olmayan bir bölüm kazanan gençlerimiz yine ortalama 4-5 kredilik yabancı dil eğitimi ile üniversiteden mezun oluyorlar ve yabancı dil düzeyleri belki abartı gibi gelebilir ama "Yes/No" ötesine geçemiyor. 

Rakamlarla...
     
Yaklaşık bir hesap yaptığımızda ana sınıfından üniversiteyi bitirinceye kadar bir öğrenci en az 3648 saat yabancı dil eğitimi alıyor. Bu da 24 saate bölündüğünde hiç kesintisiz 152 gün ediyor, o da daha hiç bir etüt programı, yaz okulu, takviye kursu vs. olmaksızın. Yani koca bir yılın yarısında 7 gün 24 saat hiç kesintisiz yabancı dil eğitimi veriyoruz ancak sonuç akademik olarak genellikle maalesef sadece "yes/no"... 
 
     Peki maliyeti ne kadar bu dil eğitiminin ülke ekonomisine? Sıkı durun 2017 verilerine göre toplam maliyet yaklaşık olarak 48.664 TL. Yani ana sınıfı 1 yıl, ilkokul 4 yıl, ortaokul 4 yıl, lise 4 yıl, üniversite 4 yıl olduğunu var sayarsak yıllık ortalama maliyet 2.862 TL. Rakamlar inanılmaz gibi görünüyor. Yabancı dil eğitiminde dünya standartlarını yakalayabilsek tabi ki eğitim parayla pulla ölçülemez helali hoş olsun ancak sorun da tam olarak bu aslında binlerce liralık yatırım yapıyoruz ama finalde büyük ölçüde bir başarısızlıkla karşı karşıyayız. 

Bir çok eğitim kurumu farklı onlarca metot denediler; yabancı öğretmen transfer edildi, tüm alan dersleri yabancı dille anlatılmaya çalışıldı, interaktif uygulamalarla teknoloji işin içine çekilmeye çalışıldı vs...vs... bazılarına birebir şahit olduk, bazılarını da okuduk yada eş dosttan duyduk. Olmadı, olmadı, olmadı...

  Hiç mi başaran olmadı. Tabi ki oldu ama bu da tahminimce %5-10' u geçmemiştir. 


      Başaramıyoruz...

      Demek ki şunu kabul etmemiz gerekiyor "biz yabancı dil eğitimini" beceremiyoruz. Yani bir yerlerde bir sıkıntı var. Şimdi bu sıkıntılara değinmeye kalkışsak ve mümkün olsa da bir beyin fırtınası yapacak olsak neler neler dökülür. Hadi sesli düşünelim;

    - Eğitim fakülteleri iyi öğretmen yetiştiremiyor.
    - Ülke olarak yabancı dil eğitimine önem vermiyoruz.
    - Öğrenciler ve veliler gerekli hassasiyeti göstermiyor.
    - Ders saati yetersiz kalıyor.
    - Üniversite giriş sınavında yabancı dil ile tercih alanı çok az.
    - vs...vs...vs...

bu liste uzar gider ancak kim kime yada hangi kuruma sorumluğu yüklerse yüklesin gerçek maalesef değişmiyor, değişmeyecek gibi de.


      Suçlu Kim?

      Doğrudan bir yerleri hedef göstermek çok zor. Bence en üst düzey politikacısından idarecisine, öğretmeninden velisine, müfredatından öğrencisine kadar hepimiz kabahatliyiz. Bu kadar emek, bu kadar mesai ve bu kadar külfetin sonucu bu olmamalı. 



        ÇÖZÜM
        Çözüm olarak önerilerime gelince;

      1-) Bebekleri düşünelim, bir bebek doğduktan ortalama 12-15 ay sonra yavaş yavaş konuşmaya başlıyor. Garip ve komik sesler çıkararak kelimeler söylüyor, zaman zaman karıştırabiliyor bu sesleri, devrik cümleler kuruyor. Ama hiç bir ebeveynde çıkıp bebeğine gramer öğretmeye çalışmıyor. Zaten böyle bir şey de çok saçma ve komik olurdu sanırım. Yani buradan şunu çıkarabiliriz sanırım, "bir bebek/çocuk konuşmayı doğal yaşam sürecinde öğreniyor." Bu bağlamda biz küçük yaş guruplarında yabancı dil eğitimini bir bebeğin konuşmayı öğrenmesi gibi düşünerek hareket etmeliyiz. Gerektiğinde izlediği çizgi filmi, dinlediği masalları, şarkıları yabancı dilde sunmalıyız. Unutmayalım ki algının en açık olduğu dönem 0-6 yaş aralığıdır.
     2-) Bana göre yabancı dil eğitimi en geç 4. sınıf bitince bitmeli, bu süreçte de sadece öğrenci yabancı dile ağırlıklı olarak ihtiyaç duyurulmalı, örneğin çok sevdiği bir çizgi filmin yada masalın yada oyunun devamını merak ediyorsa öğretmeninin sağladığı yabancı dildeki kaynaktan erişebilmesi sağlanabilir.
    3-) Öğrencinin ortaokul ve lise eğitimi boyunca da haftada 2 yada 4 saati geçmemek üzere yabancı dilde film, oyun, bulmaca vs. gibi tamamen etkinlik temelli devam etmeli.
     4-) Öğrenci liseyi de bitirdi. Orta veya orta üst bir üniversiteyi kazandı. Öğrenci üniversiteye kaydını yaptırıp 1 yıl donduracak ve doğruca bu dilin merkezi hangi ülkeyse oraya gidecek/gönderilecek. Orada dil okulunun yanı sıra gerekiyorsa yarı zamanlı da bir işe girecek, mümkünse kendisiyle aynı dili konuşan insan sayısının en az olduğu yerde ikamet edecek ki aç kaldığında karnını doyurmak ve birilerinden yardım isteyebilmek için o dili konuşmak zorunda kalacak. 
   
     Peki 1 yıl yurt dışı eğitim, konaklama, yeme içme, ulaşım vs. maliyeti denilecektir hemen. İnanınki 48.664 TL.'nin çok altında bir rakam çıkacaktır ortaya ve sonuçta da bu işi öğrenip gelecektir. Ayrıca öğrenci üniversitede yabancı dil hazırlık sınıfı olan bir bölümü kazandıysa zaten bir sonraki yıl muafiyet sınavında çok büyük bir aksilik olmazsa başarılı olacağından yıl kaybı da olmayacaktır.
 
           Sonuç
    Bu önerilerimi devlet okullarının uygulaması günümüz koşullarında çok zor gibi görünüyor. Ancak bu uygulamaları yapmaya cesaret edebilecek özel okullar büyük fark yaratacak ve gerçekten yabancı dili öğrencisine öğretmiş popüler bir kurum olacaktır.
22.03.2018 (Alper Kaplan)

DİĞER YAZILAR

Eğitimde Yerel Değerler ve Metaların Kullanılması

Öğretmenler için whatsapp gruplarının tehlikeleri